Eskİ Çağlardan Bu Yana
Varlığını Sürdüren Hayvanlar

Günümüzde dünya üzerinde yedi milyondan fazla farklı türde hayvan yaşamaktadır. Bu tür çeşitliliği milyonlarca yılın sonucu ortaya çıkmıştı. Süreç içinde bazı canlı türleri yok olurken bazıları ise evrimleşti ve yeni canlı türlerini oluşturmuştu.
Eskİ Çağlardan Bu Yana <br>Varlığını Sürdüren Hayvanlar

Ancak bazı türler var ki; onlara antik türler demek çok da yanlış olmaz. Bu yazımıda, bu antik türlerin bazılarını hep birlikte inceleyelim.


Sayga (2 milyon yaşında)


Sayga (2 milyon yaşında)

Sayga, anlitoplarla aynı atadan gelmiş fakat bir süre sonra farklı bir aile oluşturmuştur. Bu tür Asya’da ve Rusya’nın bazı kesimlerinde hayatlarını devam ettirmektedir. Saygaların en büyük özellikleri tasarım harikası burunlarıdır. Burunları evrimsel süreçte uzamış ve farklı fonksiyonlar kazanmıştır. Uzayan burunlarının çöl havalarında ciğerleri tozlu havadan korurken, kışın soğuk geçen bozkır kışlarında adeta bir ısıtıcı görevi görerek alınan nefesin ısıtılarak ciğerlere gitmesini sağladığına inanılır. Saygalar çok dayanıklı hayvanlardır. Yaz kış fark etmeksizin her sene bin kilometreye yakın göç etmektedirler. Bu tür ortalama binli gruplar halinde hareket eder. Bir zamanlar Kuzey Amerika kıtasında da bulunan bu türün göçmenler tarafından kontrolsüz avlanma ile yok edildiği bilinmektedir.


Okapi (11.5 milyon yıl yaşında)


Okapi (11.5 milyon yıl yaşında)

Bu tür çoğunluk tarafından orman zürafası olarak bilinir. Fakat zürafaya pek benzemezler. Boyunları zürafalarınkine göre kısadır, vücutları bir atı daha çok andırır ve arkasında bakıldığında ise bir zebra zannedilebilir. Okapiler bu özellikleriyle adeta evrimin güzelliklerinden biri gibidir. Sadece erkek olan okapiler deri ile kaplı iki boynuza sahiplerdir. Bu tür sadece Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde bulunan İturi Yağmur Ormanı’nda yaşamını sürdürmektedir.



Okapiler genel olarak yalnız yaşarlar. Hayatlarını ormanlarda dolaşarak ve farklı otları yiyerek geçiren bu tür çoğunlukla aynı rotaları kullanır. Dişi okapilerin genelde bölgeleri bellidir fakat erkek okapiler hayatlarını ormanda gezerek geçirirler.



Okapiler ilk olarak Antik Mısırlılar tarafından keşfedilmiş ve hatta duvar oymalarında bile kendine yer bulmuştur. 1901 yılında kıtaya gelen bilim insanları tarafından tanımlanan bu türün varlığı o zamana dek sadece yerli halk tarafından bilinmekteydi.


Martialis Huerta Karıncası (120 milyon yıl yaşında)



Mars karıncaları, kör ve yırtıcı olmalarından dolayı ilk karıncalara benzetilmektedir. Bu türü keşfeden kişiler onu uzaylıya benzettikleri için bu ismi uygun görmüşlerdir. Mars karıncaları yaşamlarının çoğunu yeraltında geçirir yüzeye çıktıkları nadiren görülür. Bu yüzden keşfedilip tanımlanışı 2006’lı yıllara kadar gecikmiştir. Bu tür bulunduğunda, sadece yeni bir tür değil karıncalar için yeni bir familya tanımlanmasına neden olmuştur.


Galapagos Tosbağaları (200 milyon yıl yaşında)



Dev galapagos tosbağaları ismini yaşadığı takımadalardan almaktadır.



Bu tür, kaplumbağalarla çok sık şekilde karıştırılır. Fakat tosbağaları kaplumbağalardan ayıran en büyük özellik yüzme yeteneklerinin olmamasıdır. Tosbağalar çok yavaş hareket ederler ve günlerinin 16 saatini uyuyarak geçirirler. Galapagos tosbağaları yüzemedikleri için takımadalara nasıl geldikleri hakkında farklı teoriler mevcuttur. Bunlar arasında en çok üzerinde durulan tez milyonlarca yıl önce bir çift tosbağanın veya hamile bir tosbağanın uzun süren zorlu yolculuktan sonra Galapagos Takımadası’na ulaştığı ve bu türün oluşmasına neden olduğu düşünülmektedir.



Günümüze kadar gelmesi neredeyse şans eseri olan bu tür, 16 ve 19. yüzyıllarda gemiciler tarafından avlanmalarından dolayı yok olma riski altına girmiştir. Son yıllarda yapılan çalışmalar sonucunda, koruma altına alına türün çoğalması için birçok girişimde bulunulmuştur.


Bofa Balığı (360 milyon yıl yaşında)


Bofa Balığı (360 milyon yıl yaşında)

360 milyon yıldır pek de değişmeyen bu canlının, sülük gibi kurbanına yapışma ve kan emme özelliği vardır. Bofa balıkları aynı zamanda Lamprey ismi ile de anılmaktadır. Bu canlıların en sıra dışı ve dikkat çeken yanları ise dişleri olmasına rağmen çenesiz bir balık türü olmasıdır. Bofa balığının atalarının evrim ağacında son çenesiz tür olduğu düşünülmektedir. Bu tür genel olarak Kuzey Atlantik’te hayatını sürdürmektedir. Son yıllarda Kanada ve Amerika’nın bazı nehirlerinde görülen bu balık türü çevresindeki ekosisteme ve insan hayatına tehlike olarak görülür. Ülkemizin Artvin - Gürcistan sınırında bulunan akarsu ve derelerde de yaşamını sürdürmektedir.



Bu tür genel olarak pasifik okyanusunda yaşamını devam ettirmektedir. Aynı zamanda Bofa balıkları denizlerin kirlenmesi ve aşırı avcılık nedeniyle yok olma tehlikesi altındadır. Bofa balığı görüntüsü açısından yılan balığıyla çokça karıştırılmaktadır fakat bu türün beslenme alışkanlığı tamamen farklıdır. Parazitler gibi başka deniz canlılarına yapışarak onların kanları ile beslenirler.


Kolekant (400 milyon yıl yaşında)



65 milyon yıl önce, dinazorlar hala dünya üzerinde iken, denizler yaklaşık 2 metre uzunluğa ve 91 kilogram ağırlığa ulaşabilen etobur balıklarla doluydu. Koelakant olarak adlandırılan bu garip canlıların kendi cinslerine ait 90 türü vardı. Bu yaşayan fosilin en dikkat çekici özelliği, vücudundan bacaklar gibi uzanan ve bir atın bacakları gibi dönüşümlü olarak hareket eden çift kanatlı yüzgeçleridir. Kafatasında, balığın büyük avlar için ağzını genişletmesine izin veren menteşeli bir eklem mevcuttur. Buna ek olarak omurga görevi gören ve notokord adı verilen, yağla doldurulmuş bir tüpe benzer. Ayrıca sadece soyu tükenmiş balıklarda görülen kalın pullar ve burnunda muhtemelen avı tespit etmek için kullanılan bir ele sahiptir.



Kolekantların 1937 Afrika’da rastlanana kadar türün yok olduğu düşünülmekteydi. Bu türün hayat ağacına bakıldığındaysa bir ara tür olarak görülür.


Nal Yengeci (445 milyon yıl yaşında)


<img src="https://cdn-jaguarlandrover.com/api/v1/image/31133/w/1600.jpg" alt="Nal Yengeci (445 milyon yıl yaşında)

">

450 milyon yıl ortaya çıktıkları göz önüne alındığında, at nalı yengeçleri yaşayan fosil olarak kabul edilmektedir. Genel olarak Güneydoğu Asya bölgesinde yaşayan bu türe aynı zamanda Kuzey Amerika ve Meksika kıyılarında da rastlanmaktadır.2019'da yapılan moleküler analizlere göre, at nalı yengeçleri örümceğimsiler sınıfındaki Ricinulei familyasıyla kardeş gruptur.



Nal yengeci, dünya üzerindeki tek mavi kana sahip renkli canlıdır. Bu türün ismine yengeç dense de akrep ve örümcek ailesine daha yakındır. 10 gözü vardır ve bu gözler ışığa çok duyarlıdır. Aynı zamanda nal yengeçleri sağlık sektörü içinde önemli bir role sahiplerdir. Alınan mavi kan ile birçok insanın hayatını kurtarılmasına yardımcı olmuştur. Bunlara ek olarak son zamanlarda Nasa tarafından çiftlikleri kurulan bu hayvan türünden elde edilen mavi kanı uzay ortamında özel olarak geliştirilen bir alet yardımı ile bakterilere karşı kullanılmaktadır. Gelecek senelerde bu tür, insanlık için sandığımızdan daha önemli hale gelecek gibi gözüküyor…


Notilus (500 milyon yıl yaşında)



Bu ayaktan bacaklı tür, ahtapotların ve mürekkep balıklarının yakın akrabasıdır. Bu tür, geliştirdiği kabuğunda birçok odaya sahiptir. Bu odalardan birinde kendisi yaşarken diğer odaları hareket etmesini sağlayan gazlar ile doludur. Notilusların yüzüşü günümüz jet motorları teknolojisine benzetilmektedir. Aynı zamanda deniz altılarda kullanılan teknoloji bu tür taktik edilerek geliştirilmiştir. Ortalama olarak 90 dokunacı bulunan notilus, bu dokunaçları kurbanları yakalamak için kullanır.


Denizanası (505 milyon yıl yaşında)


Denizanası (505 milyon yıl yaşında)

Denizanalarının kemikleri yoktur, bu yüzden de fosillerini bulmak oldukça zordur. Bununla birlikte, bilim insanlarının çalışmalarına göre tüm dünya denizlerinde yaşayan bir canlı türü olan denizanaları aynı zamanda denizlerde en çok bulunan canlı türüdür. Paleontolojik kayıtlara göre 650 milyon yıldır aramızda olan bu tür canlılığının %99’unun kaybolduğu zamanlarda bile yaşamını sürdürmüşlerdir.



Denizanalarının kütleleri aynı salatalıklarda olduğu gibi çoğunlukla sudan oluşmaktadır. Bu yüzden eğer yanlışlıkla karaya vururlarsa tamamen buharlaşırlar. Aynı zamanda denizanalarının bir diğer şaşırtan yanı ise bölünerek çoğalmalarıdır.



Bu tür, bazı zamanlarda ekolojik ve ekonomik problemlere yol açar. En sık karşılan problem, balıkçılık yapılan bölgeleri istila etmeleri sonucunda balıkçılık faaliyetlerinin olumsuz etkilenmesi olur. Aynı istila problemi sonucunda sahil kesiminde bulunan turizm faaliyetlerine de olumsuz etkileri göz ardı edilemez. Aynı zamanda bazı insanlarda alerji sonucu anafilaksi gelişimine neden olur ve tedavi edilmezse ölümcül sonuçlarla karşılaşılabilir. Fakat bu kadar olumsuzluğun yanında denizanalarının tıbbı alanlarda kullanılan yeşil floresan proteini bulundurduğunu unutmamak gerekir. Bu protein yaklaşık 30.000 bilimsel çalışmada yer almıştır. Başlıca HIV ve Alzheimer çalışmalarında kullanılan bu proteini keşfeden bilim adamı bu protein sayesinde Nobel Kimya Ödülü’ne laik görülmüştür.


Su Süngeri (760 milyon yıl yaşında)



Su süngerleri, bugün bilindiği kadarıyla keşfedilmiş en eski hayvan türüdür. Aristo, M.Ö. 200’lü yıllarda bu türün hayvan olduğu tezini ortaya atsa da o dönemlerde bitki olarak tanımlanıyorlardı. Hayvan olarak ise 1800’li yıllarda yaptıkları hafif kas kasılmaları ve titreşimlerin keşfedilmeleri sonucunda kabul gördüler. Su süngerlerinin dış korumaları veya organları yoktur. Bu canlılar hayatlarını denizdeki suyu filtreleyerek geçirir ve süzdükleri sudan elde ettikleri besinlerle beslenirler.



Süngerler, mercan kayalığı ekosistemlerinin önemli sakinleridir. Sünger popülasyonu bulunduğu bölgedeki suyu filtreler ve suyun kalitesinde önemli değişikliklere neden olur. Besin seviyesi tükenmiş mercan resiflerinde, bazı sünger türlerinin, diğer organizmaların beslendiği bir tür "sünger kakası" salgılayarak karbonu biyolojik olarak kullanılabilir hale getirdiği ve böylece ekosistem boyunca üretkenliği artırdığı düşünülmektedir. Bu şekilde süngerler, resifi besin yoğunluğu, sıcaklık ve ışıktaki aşırı dalgalanmalara karşı koruyarak diğer resif organizmalarının hayatta kalmasına fayda sağlar.


BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

BU DOĞA OLAYLARINA ÇOK ŞAŞIRACAKSINIZ

BU DOĞA OLAYLARINA ÇOK ŞAŞIRACAKSINIZ

Doğa her gün değişiyor, gelişiyor ve yenileniyor. Bazen üzüyor, bazen ise keyfine doyum olmuyor. Dünyanın en şaşırtıcı, en yıkıcı ve en büyüleyici doğa olaylarını tek bir başlık altında okumaya ne dersiniz?
BU İCATLAR DOĞADAN İLHAM ALINARAK ÇIKTI!

BU İCATLAR DOĞADAN İLHAM ALINARAK ÇIKTI!

Biyomimetik; doğanın iyi fikirlerini, insan kullanımına uyarlamayı hedefleyen bir bilimdir.
BİR KÖPEĞİN HAYATI

BİR KÖPEĞİN HAYATI

Tarih öncesi zamanlarda başlayan ve birlikte sürüş heyecanına uzanan bir dostluk: İnsanoğlunun en iyi dostu köpeklerle olan ilişkimiz medeniyetin kendisi kadar eskiye dayanır, ancak bu dostluğun bize verdiği keyif gerçekten zamanın ötesindedir.